


Temsillere sığmayan, kontrol altına alınamayan, tanımlamaları aşan, yerinde durmayan, sümüklerin kahkahalara karıştığı, bazen olağanüstü sert bazen de şevkat dolu, seven, kendinden korkmayan, sınırlara takılmayan, kimseye benzemeyen, bir ya da tek olmayan ama birbiri içinde eriyen bedenlerin ve zihinlerin buluştuğu queer aşk; birine yakın olmanın, olabilmenin, bu yakınlığı sürdürebilmenin arzusunu derinden hissetmek, anıların izini sürmek, duyguların hafızada bıraktığı çentikleri oraya kazımak, unutmamak için biriktirmek, yaşamı başka biri ile kurulan bağın gücüyle keşfetmek. Tüm bu “şeyler”e dokunarak, içlerinden geçerek hatta bazen üstünden atlayarak kendi benliğimin ifadesini yakınlıklarımla keşfettiğim, bireyselliğimi iki farklı kişiliğin içinde bulduğum bu fotoğraf serisi’nde, önce ‘iki’yi işledim. İki’nin kendini göstereceği, olduğu haliyle sahneye çıkacağı ve dünyayı yeni bir biçimde sınayacağı anda, “bir” beden olma halini arzularım ve duygularımın izini sürerek araştırdım.















